31 Mart 2023 Cuma

Fransa'daki kitlesel protestolar burjuva demokrasisinin maskesini düşürüyor

“...‘Fransa -diye yazıyordu Engels "Onsekizinci Brumaire"in üçüncü baskısına önsözde- tarihsel sınıf mücadelelerinin başka yerlerde olduğundan daha çok, her seferinde kesin sonuca kadar yürütüldüğü, içinde hareket ettikleri ve sonuçlarının özetlendiği değişik politik biçimlerin en keskin hatlarla belirlendiği ülkedir. Ortaçağda feodalizmin merkezi, Rönesans'tan bu yana yekpare zümresel monarşinin örnek ülkesi Fransa, büyük devrim sırasında feodalizmi yerle bir etti ve başka hiçbir Avrupa ülkesinde olmayan bir klasiklikle burjuvazinin saf egemenliğini kurdu. Ve yükselmeye çalışan proletaryanın egemen burjuvaziye karşı mücadelesi de burada başka yerlerde bilinmeyen keskin bir biçimde ortaya çıkar.’ 

1871'den bu yana Fransız proletaryasının devrimci mücadelesinde bir kesinti ortaya çıktığı ölçüde, son ifade eskimiştir, bununla birlikte bu kesinti, ne kadar sürerse sürsün, gelecek proleter devrimde Fransa'nın, tayin edici sonuca kadar sınıf mücadelesinin klasik ülkesi olduğunu kanıtlama olasılığını asla dışlamaz.” (Lenin, Devlet ve Devrim, İnter Yay., s. 43)

Fransa'da resmî emeklilik yaşını kademeli olarak 64'e yükselten ve tam emeklilik için ödenmesi gereken prim tutarlarını arttıran yeni bir yasa, ülke genelinde haftalar boyunca milyonlarca kişinin katıldığı öfkeli protestoların ve grevlerin fitilini ateşledi

29 Mart 2023 Çarşamba

"Halkçı Kemal" ve "bürokrat Kemal"in sınıfsal konumu üzerine ilginç bir materyal

"… Modern toplumda erkin elinde bulunduğu özel katman bürokrasidir. Bu organın modern toplumda egemen olan burjuva sınıfıyla doğrudan ve son derece sıkı bağı, gerek tarihten (bürokrasi, burjuvazinin feodallere karşı, genelde “eski soylu” düzenin temsilcilerine karşı ilk politik aracıydı ve politik egemenlik arenasına safkan toprak sahiplerinin değil, soylu olmayan aydınların, “küçükburjuvazi”nin ilk adımı atışını ifade ediyordu), gerekse de sadece burjuva “halk evlatları”nın girişine açık olan ve bu burjuvaziyle en güçlü binlerce bağla bağlı bu sınıfın oluşum ve saflarına adam alma koşullarından açıkça anlaşılmaktadır. (…) her türlü bürokrasi, gerek tarihsel kökeni, gerekse de mevcut kaynağı ve amacı itibariyle katıksız ve salt burjuva bir kurumdur..." 
(Lenin, Narodnizmin Ekonomik İçeriği ve Onun Bay Struve'nin Kitabındaki Eleştirisi, TE, Cilt 1)

Bir dönem CHP'de yöneticilik de yapmış olan Prof. Yahya Tezel'den Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin tepesine getirilişi (ve Kılıçdaroğlu'nun CHP yönetimine tepeden inme getirdikleri) hakkında ilginç bazı gözlemleri çok sınırlı bazı yorumlarımızı katarak paylaşıyoruz. Görüşümüze göre, burada verilen bilgileri Lenin'in yukarıda aktardığımız bürokrasinin sınıfsal niteliği üzerine sözleriyle karşılaştıran herkes "namuslu bürokrat" kimliğiyle her fırsatta övünen Kemal Kılıçdaroğlu'nun (hakeza onun Faik Öztrak gibi akıl vericilerinin) burjuva elitist sınıfsal konumunu gayet iyi kavrayabilecektir - İşçi Sınıfının Kurtuluşu.

23 Mart 2023 Perşembe

ABD Merkez Bankası Başkanı da mı imam hatip mezunu?


“Enflasyon yükseliyorsa tek çare faiz arttırmaktır” anlayışını sihirli bir formül gibi her fırsatta tekrar eden burjuva ekonomistlerimizin ABD ve Avrupa’daki son günlerde yaşanan banka krizi konusunda “nedense” ağızlarını bıçak açmıyor.   

Tek kelime edemiyorlar zira burjuva ekonomistlerimizin biricik ezberine uygun olarak, ABD Merkez Bankası (FED) yükselen enflasyonu kontrol altına almak için faizleri artırdı, fakat bu artış durumu düzeltmek şöyle dursun ABD’nin 16. büyük bankası olan Silikon Vadisi Bankası'nın (SVB) batmasına yol açtı. SVB battıktan sonra kriz daha da tırmandı. Kriz hem ABD’de devam ediyor hem de Avrupa’ya sıçrayarak bankacılık merkezi olmakla tanınan İsviçre’nin ikinci büyük bankasını devirdi.

16 Mart 2023 Perşembe

"İki parti sistemi"nin sınıfsal işlevi

Türkiye'de uzun on yıllardır fiilen iki ana burjuva partinin rekabet ettiği bir sistem yürürlüktedir. A la turka başkanlık sistemine geçişle birlikte kaçınılmaz olarak oluşan "Cumhur" ve "Millet" burjuva ittifakları ile bu durum daha da pekişmiştir. Bütün burjuva ve küçük-burjuva partiler eninde sonunda bu iki ittifakın çevresinde toplanmak zorunda kalmaktadır. Aslında bunlar ABD'deki - çizgileri birbirlerinden çok zor ayırt edilebilen ve her ikisi de tekelci burjuvaziye hizmet eden - "Cumhuriyetçiler" ve "Demokratlar" örneğinde olduğu gibi fiilen bütün burjuva politika sahnesine hakim olan iki ana burjuva partisi durumundadır. 

Lenin ünlü Sol Komünizm eserinde bu sistemin sınıfsal işlevini "yüzlerce yıllık deneyimle kutsanmış -ve sömürenler için olağanüstü yararlı olan- (sömürücülerin) 'iki parti' sistemi" sözleriyle ortaya koymuştur. (Lenin, Sol "Radikalizm, Komünizmin Çocukluk Hastalığı, İnter Yay., s. 83)

14 Mart 2023 Salı

İttifak pazarlıklarında aşırı gerici ve "sosyalist" küçük partilerin taktiği


Burjuva ve küçük-burjuva partiler cephesinde ittifaklar borsası tavan yapmış durumda. Bu pazarlıklar içinde bir azılı gerici Hüda-Par, Yeniden Refah vb. partilerin "Cumhur ittifakı" ile yürüttüğü ittifak görüşmelerine bakın, bir de bizim TİP'lerin, Sol  Parti'lerin, EMEP'lerin "hiçbir karşılık beklemeden" peşin peşin burjuva muhalefetin kuyruğuna takılmalarına ve başkalarını da takma çabalarına ve yöntemlerine bakın. Birinciler bu fırsatı kullanarak kendi gerici programlarının başka zaman yapabileceklerinin yüz katı, bin katı kadar yaygın ve güçlü propagandasını yapıyorlar. İkincilerin tek gündemi "birinci turda işi bitirmek" ve kırık dökük birkaç lakırdı hariç sosyalizm adına söyleyecek programatik hiç bir sözleri yok. Temel gündemleri de kesinlikle sosyalizmin, devrimin propagandası değil. Onlar tamamen burjuva muhalefetin bir an evvel iktidara gelmesine odaklanmış durumdalar, bu şekilde kurulacak yeni bir burjuva hükümetten açık ve örtülü olarak inanılmaz beklentileri (bunun ülkeye demokrasi getirmesi, AKP-Erdoğan döneminin bütün suçlarından hesap sorması vb.) vardır ve diğer her şey onların gözünde "şu an için" tamamen talî önemdedir.  

13 Mart 2023 Pazartesi

Reformistler ve anarşistler işçi hareketinin gelişmesini nasıl engellerler? (Lenin'den)

"... Marksizmi anlamayan ve modern işçi hareketini anlamayan burjuva ideologları, liberaller ve demokratlar, sürekli olarak bir beyhude aşırı uçtan diğerine zıplayıp dururlar. Bazen bütün sorunu kötü niyetli kişilerin sınıfı sınıfa karşı "kışkırtmaları" ile açıklamaya çalışırlar, bir başka zaman da işçi partisinin "barışçıl bir reform partisi" olduğu fikriyle kendilerini avutmaya çalışırlar. Hem anarko-sendikalizm hem de reformizm, bu burjuva dünya görüşünün ve etkisinin doğrudan bir ürünü olarak görülmelidir. Bunlar işçi hareketinin sadece bir yönünü ele alırlar, bu tek yanlılığı bir teori düzeyine yükseltirler ve bu hareketin belirli bir dönemin, işçi sınıfı faaliyetinin belli koşullarının özgül özelliği olan eğilimlerini veya özelliklerini karşılıklı olarak dışlarlar. Ama gerçek hayat, gerçek tarih, bu farklı eğilimlerin tümünü kapsar, tıpkı doğadaki yaşam ve gelişimin hem yavaş evrimi hem de hızlı sıçramaları, süreklilikteki kırılmaları içermesi gibi.

Revizyonistler, "sıçramalar" ve işçi sınıfı hareketinin ilkesel olarak eski toplumun bütününe uzlaşmaz karşıtlık içinde olduğu hakkındaki tüm argümanları laf kalabalığı olarak görürler. Reformları ise sosyalizmin kısmen gerçekleşmesi olarak görürler. Anarko-sendikalistler de "küçük işler"i, özellikle parlamenter platformun kullanımını reddederler. Uygulamada, ikincilerin taktikleri, "büyük günleri" pasifçe beklemek ve büyük olayları yaratan güçleri bir araya getirememek anlamına gelir. Her iki akım da en önemli ve en acil olan şeye, yani işçileri, her koşulda iyi çalışabilen, sınıf ruhuyla yoğrulmuş, kendi hedeflerini gerçekten kavramış olan ve hakiki Marksist dünya görüşü ile eğitilmiş, büyük, güçlü ve düzgün işleyebilen örgütlerde birleştirmeye engel olurlar." (Lenin, Avrupa İşçi Hareketi İçindeki Farklılıklar, çeviri bize aittir - İSK.

1 Mart 2023 Çarşamba

“ABD’nin Çernobili”nin nedeni “liyakatsizlik” mi, kapitalizm mi?

3 Şubat’ta ABD'nin Ohio eyaletindeki East Palestine kasabasında zehirli kimyasal madde taşıyan 150 vagonlu trenin 50 vagonunun raydan çıkmasının ardından patlamalar meydana geldi. Patlamalar sonrası yüksek miktarda zehirli kimyasal çevreye yayıldı. Bu olay potansiyel olarak Çernobil boyutunda bir felakete yol açabileceği için ABD basınında "ABD'nin Çernobil'i" olarak anılıyor.

Türkiye’deki burjuva muhalefet ve onun kuyrukçusu küçük-burjuva sol Maraş depremlerinden sonra tüm sorunun dincilikten kaynaklanan “bilim ve akıl yoksunluğu” ve “liyakatsizlikten” (bkz. Aydemir Güler) kaynaklandığını defalarca dile getirdi.

Halbuki bizdeki depremlerden daha birkaç gün önce, kapitalist gelişmişlik düzeyi açısından bizden çok daha ileride olan, “bilim ve akıl yoksunluğu” ve “liyakatsizlik” sorunu olduğuna dair pek bir eleştiri görmediğimiz, burjuva muhalefetin başı olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun en son bilimsel ve teknolojik gelişmeleri “yerinde” görmek üzere ziyaret ettiği, önde gelen burjuva bilim adamlarımızın en zeki ve çalışkan olanların en iyi görevlere getirildiğini söyledikleri ABD’de bir tren kazasından sonra ortaya çıkan devasa boyuttaki bu çevresel felaket, tüm doğal ve çevresel afetlerde kitlelerin ödediği faturanın asıl nedeninin “bilim ve akıl yoksunluğu” ve “liyakatsizlik” değil, kapitalizm olduğunu gösteren bir ders niteliğindeydi.

Kazadan hemen sonra, kazanın meydana geldiği yaklaşık 4 bin 700 nüfuslu East Palestine kasabasında yaşayanlar bir süreliğine tahliye edildi.

Ohio Valiliği’nin bu felaketi olduğundan küçük göstermeye çalıştı. New York Post gazetesi trenin taşıdığı zehirli kimyasalların miktarının, açıklananın çok üzerinde olduğunu yazdı.

Devlet yetkilileri ayrıca olayla ilgili ayrıntıları mümkün olduğunca saklamaya çalıştılar. İşi Ohio Valisi’nin olaya ilişkin basın açıklamasını takip eden bir muhabirin polis tarafından gözaltına alınmasına kadar vardırdılar.

Kasaba halkı ise yetkililerin açıklamalarına inanmadıklarını belirttiler.

Yetkililerin bu paniğine ve ABD halkının onlara duyduğu bu güvensizliğe şaşırmamak gerekir çünkü bu “kaza” da kapitalizmde gördüğümüz hemen her “kaza” ve “felaket”te olduğu gibi göz göre göre, “geliyorum” diyerek gelmişti.

Bu “kaza”ya aslında kapitalist tekellerin azami kâr elde etme hırsı yol açmıştı. ABD devleti, demiryolu tekellerinin yaptığı lobi sonucu yakın zamanda tarihi önemdeki bir grevi yasakladı. Bu grevin talepleri arasında çalışma saatlerinin azaltılması ve bununla bağlantılı olarak demiryolu taşımacılığında daha fazla güvenlik önlemi alınması da vardı. Nitekim ABD devleti tehlikeli kimyevi maddelerin taşınmasına ilişkin düzenlemeleri sürekli olarak baltalamıştır.

2014 yılında Obama yönetimi işçilerin yoğun baskısı sonucunda petrol ve diğer tehlikeli maddeleri taşıyan trenler için güvenlik düzenlemelerinin iyileştirilmesini içeren bir yasa teklifinde bulunmuştu. Bununla birlikte, sektöre hakim olan 6 büyük şirketin “maliyetlerin artacağı” gerekçesiyle yaptıkları itiraz sonucunda bu “iyileştirme” kuşa çevrilmiş, “tehlikeli madde” tanımı sadece ham petrolle sınırlanmış, yeni düzenleme, son yaşanan felakette yer alan kimyasallar da dahil olmak üzere diğer birçok yanıcı maddeyi taşıyan trenleri muaf tutmuştu.

Şaşırtıcı bir biçimde ABD’deki trenlerin büyük çoğunluğu, ilk olarak 1868'de geliştirilen bir fren sistemini kullanıyor. Bu sistemin yerine Elektronik Kontrollü Pnömatik frenler olarak bilinen yeni bir teknolojinin zorunlu hale getirilmesi de benzer şekilde demiryolu taşımacılığı tekelleri tarafından önlendi. Bu şirketler lobi faaliyetlerine milyonlarca dolar harcayıp senatörleri satın aldı ve son felaketin önüne geçebilecek yeni fren teknolojisinin zorunlu kullanımını engelledi.

Demiryolu işçileri ise, patronların aksine, yıllardır gerekli önlemlerin alınması için yoğun çaba gösteriyorlardı. Geçen yılın Aralık ayında ise, Lokomotif Mühendisleri ve Demiryolu İşçileri Birliği, diğer şeylerin yanı sıra güvenlik önlemlerinin artırılması talebiyle bir grev başlattılar.

Bir demiryolu işçisi çalışma koşullarını şöyle anlatıyordu:

“Yorgunluk, tanıdığım ve birlikte çalıştığım hemen herkeste kronik bir sorun. Bunun ölümcül bir sorun haline gelmemesi için çabalıyoruz. Yorgunlukla, bitkinlikle, pandemiyle mücadele ediyoruz ve nefes alma şansımız bile yok.”

Patronların bir demiryolu işçisini maksimum çalıştırma süresi 12 saatle sınırlanmıştır ama işçiler, evden uzaktayken bir otele veya terminale gitmenin genellikle birkaç saat aldığını ve bunun da dinlenme saatlerinden düştüğünü belirtiyorlardı.

Ama, “çılgın ve keyfi hareket eden” Trump’un yerine gelen “aklı selim sahibi, liyakate önem veren” Başkan Joe Biden 2 Aralık 2022 tarihinde 115 bin işçinin katılacağı bu grevi yasaklayan kararnameye imza attı. Ona göre grevin sırası değildi. Ukrayna savaşının başlamasıyla enflasyonun fırladığı bir zamanda “ABD ekonomisinin felç edilmesine” izin verilemezdi.

Sendika bürokratlarının da işçileri satarak bu karara usluca boyun eğmesinin ardından tekellerin istediği koşullarda “normal hayata” dönüldü.

Bundan sonrasını tahmin edebileceğiniz gibidir. Uzun saatler çalışan, yorgun işçilerle, 19. yüzyıla ait bir fren teknolojisi kullanarak son derece zehirli maddelerin taşınması sonucunda gerçekleşen, üretimin rasyonel olarak düzenlendiği bir sistemde kolayca önlenebilecek ama kapitalist üretim anarşisinde kaçınılmaz hale gelen yeni bir "felaket" daha.

Görüldüğü gibi, ortada ne dincilikten kaynaklanan bir “bilim ve akıl yoksunluğu” ne de “liyakatsizlik” vardır. Teknolojinin, özellikle de ABD gibi en gelişmiş ülkelerdeki teknolojinin günümüzdeki gelişmişlik düzeyi bu tür kazaların önüne geçmeye fazlasıyla yeterlidir. Bu tür kazalara kapitalistlerin azami kâr hırsı yol açmaktadır.

Kapitalizmin bu iflah olmaz çelişkisinin en iyi açıklamasını Stalin'i şu sözleri veriyor:

“Kapitalizmde tekniğin fırtınalı gelişimini kanıtlayan, kapitalistlerin, ileri tekniğin bayraktarı olarak, üretim tekniğinin gelişimi alanında devrimciler olarak sahneye çıktıkları kapitalizmin tarihine ve pratiğine ait olguları herkes bilir. Ama kapitalizmde teknik gelişimin engellendiğini kanıtlayan, kapitalistlerin yeni tekniğin gelişimi alanında gericiler olarak sahneye çıktıkları ve sıkça el emeğine başvurdukları başka türden olgular da bilinmektedir.

Bu apaçık çelişki neyle açıklanabilir? Yalnızca modern kapitalizmin ekonomik temel yasasıyla, yani azami kâr sağlama zorunluluğuyla açıklanabilir. Kapitalizm, eğer kendisine en yüksek kârı vaat ediyorsa yeni teknikten yanadır. Kapitalizm, eğer yeni teknik ona artık en yüksek kâr vaat etmiyorsa yeni tekniğe karşıdır ve el emeğine geçilmesinden yanadır.”
(Stalin, SSCB’de Sosyalizmin Ekonomik Sorunları, Eserler, c. 16, İnter Yayınları, s. 314)

İşçi Sınıfının Kurtuluşu