3 Mayıs 2024 Cuma

V.İ. Lenin - Kapitalizm ve "Parlamento"

Demokrasinin olguları, burjuva demokratlarının sıkça göz ardı ettikleri bir durumu gözden kaçırmamıza neden olmamalıdır: kapitalist ülkelerde temsili kurumlar kaçınılmaz olarak sermayenin devlet iktidarı üzerindeki etkisini kullandığı belirli biçimlere yol açmaktadır. Bizim bir parlamentomuz yok ama böyle olduğu için liberallerimiz arasında parlamenter ahmaklık ve tüm burjuva milletvekilleri arasında parlamenter yozlaşma, parlamentosu olan ülkelere göre hiç de geri kalmıyor. 

İşçiler, işçi sınıfının siyasi bilincini, birliğini, eylemliliğini ve etkililiğini arttırmak için temsili kurumları nasıl kullanacaklarını öğrenmek istiyorlarsa, bu gerçeği iyice öğrenmelidirler. Proletaryaya düşman olan tüm toplumsal güçler - "bürokratlar", toprak sahipleri ve kapitalistler- bu temsili kurumları şimdiden işçilere karşı kullanmaktadır. Eğer işçi sınıfının bağımsız çıkarlarını ve bağımsız gelişimini savunmayı öğrenmek istiyorsak, bunu nasıl yaptıklarını bilmek zorundayız.

10 Kasım 2023 Cuma

Artık herkes Kemalist! (proletarya komünistlerinden başka)

Burjuva ve küçük-burjuva kliklerin Kemalizmin mirasını paylaşma kavgalarından bir sahne...

Artık İslamcısından liberaline, hatta "sosyalist" ve "komünist" iddialı olanlara kadar herkes Kemalist oldu! Anlaşamadıkları başlıca nokta kimin daha gerçek Kemalist olduğu, kimin "Mustafa Kemal Atatürk'ün mirasına daha layık" olduğu. 

Her burjuva veya küçük-burjuva çevre, burjuva-Kemalist "cumhuriyetin kazanımları"nı en iyi kendisinin temsil ettiğini iddia ediyor ve diğerlerini yeterince "cumhuriyetçi" ya da “Gazi kadar millici” bulmuyor.

İslamcı-Türkçü karması hükümetimiz “Atatürk” dönemindeki sanayi hamlesinin (en başta da bağımsız bir savaş sanayisi geliştirme hedefinin), hakeza Antakya’nın ilhakının ve Musul-Kerkük ile ilgili projelerin işaret ettiği emperyalist çizginin sonrakiler tarafından sürdürülmediğini ve baltalandığını, kendilerinin ise onun bıraktığı yerden devam ettiklerini söylüyor. Düne kadar post-Kemalizmin (Kemalizmi islamcılarla ittifak yaparak tarihin çöplüğüne atmanın ve onlarla birlikte sözümona 1.’sine göre daha demokratik olacak 2. burjuva cumhuriyetini kurma hayallerinin) şampiyonluğunu yapan liberaller, şimdi "post-post-Kemalizm"i teorize etmekle, Kemalist cumhuriyetin daha önce gözden kaçırdıkları olumlu yönlerini yeniden keşfetmekle ve halkımıza açıklamakla meşguller. "Sosyalist" ve "komünist" iddialı Kemalistlerimiz ise burjuva cumhuriyetin her gün yeni bir "kazanım"ını ve erdemini keşfederek, bu konuda öncülüğü kimseye bırakmak istemiyorlar. 

Yalnızca sınıf ve tarih bilinçli gerçek proletarya sosyalistleri (komünistler) şu temel gerçekleri hatırlatmaktan vazgeçmiyorlar ve -devrimci hareketin geriye düştüğü her dönemde olduğu gibi- küçük-burjuva "sol" cenahtan burjuva ideolojisiyle uzlaşma rüzgarları ne kadar sert eserse essin, hiçbir zaman vazgeçmeyeceklerdir:

Burjuva cumhuriyetten (özellikle de en fazla idealize edilen Kemalist tek parti diktatörlüğü döneminden),

İşçilerin ve yoksul köylülerin payına düşenler:

  • Kesintisiz bir yoksulluk ve sefalet,
  • Her türlü siyasal ve sendikal örgütlenmenin yasaklanması,
  • Grev ve direnişlerin zorla, yeri geldiğinde kanla bastırılması,
  • İşçi sınıfının siyasal ve sendikal örgütlülüğünü geliştirmeye çalışan bütün güçlerin acımasızca ezilmesi (kısacası faşizm);

Ezilen ulusların payına düşenler:

  • Sonu gelmeyen kitlesel katliamlar, "tedip ve tenkil" ("yola getirme ve ibret olsun diye cezalandırma") harekatları,
  • Ulusal varlıklarının inkar edilmesi, dillerinin yasaklanması,
  • Sürgünler, zorla iskan ve nüfus mühendisliği uygulamaları,
  • Zorla Türkleştirme,

olmuştur. 

Buna karşın cumhuriyetin kurucusu ve sahibi olan Türk burjuvazisinin payına düşenler ise şunlardır:

  • Osmanlı feodal devleti altında gelişmesini engelleyen siyasal koşullardan tamamen kurtulmak,
  • Emperyalizmle daha sıkı ilişki kurmayı başarmış olan "gayrı-müslim" burjuvazinin rekabetinden kurtulmak ve bunların sermayelerinin Osmanlı'nın son dönemlerinde başlayan zorla Türkleştirilmesinin sürdürülmesi ve tamamlanması,
  • İşçilerin sürekli geçim düzeyinin altında, çoğu zaman açlık sınırının altında tutulan ücretlerle sömürülmesi yoluyla; köylülerin ürünlerinin ucuza kapatılması, bankalara borç köleliği hatta angarya (zorla çalıştırma) yoluyla; bütün emekçi sınıfların ağır vergilerle soyulması yoluyla; en adi cinsinden savaş ve kriz vurgunculuğu ile ve benzer yollarla kapitalizmin gelişmesi için gerekli olan temel sermaye birikiminin ve altyapıların görece hızlı şekilde oluşturulması, 
  • Başından beri en güçlü sermaye sahiplerinin tekelci tarzda örgütlenmesinin devlet tarafından mümkün olan her yoldan ve elindeki bütün araçlarla teşvik edilmesi (bkz. örn. İş Bankası),
  • Feodal dönemden kalan son sömürge olarak Kürdistan'ın sömürge statüsünün korunması ve daha da pekiştirilmesi, onun zengin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının burjuvazinin sömürüsüne açılması ve yapılan yatırımlarla Kürdistan'ın sömürüsüne gittikçe artan şekilde kapitalist bir içerik verilmesi, bununla yetinilmeyerek her fırsatta yeni toprakların ele geçirilmesi ve yeni bölgelerin kontrol altına alınması (tek parti döneminde Antakya'nın ilhakı, 1974'te Kıbrıs adasının kuzeyinin, günümüzde Suriye’nin geniş bölgelerinin işgali ve fiili ilhakı. Hakeza Irak'ta, Libya'da ve bazı Afrika ülkelerinde çok sayıda askeri üs bölgelerinin elde edilmesi. Tüm Türkiye ve dünya halklarını tehlikeye atacak ve yeni bir dünya savaşı tehlikesini arttıracak şekilde dünyanın emperyalist yeniden paylaşım mücadelesine Türk tekelci burjuvazisi adına gittikçe daha pervasızca dahil olunması.)

Burjuva cumhuriyetin işçi sınıfına, proleter-olmayan emekçi yığınlara, ezilen uluslara ve bütün bu kesimleri ezen ve sömüren mülk sahibi sınıflara getirdikleri, temel olarak bunlardır. Bu yüzden tekelci burjuvazinin temsilcilerinin burjuva cumhuriyet ve özellikle onun kurucu dönemi olan Kemalist tek parti diktatörlüğü dönemi için "olmasaydın olmazdık" demeleri son derece anlaşılabilirdir. Fakat işçi sınıfı ve sosyalizm adına konuşan bazı partilerin (T"K"P, TİP, Sol Parti, EMEP vb.) "cumhuriyetin kazanımları" edebiyatı yaparken bu temel gerçekleri unutmaları veya geçiştirmeleri, onların gerçekte hangi sınıfa hizmet ettiklerini ortaya koymaktadır. 


Bugüne kadar başka bir şey için çalıştınız mı ki Bay Okuyan?

Kemalizme meftun sözde "sosyalist" ve "komünist" partiler, her resmi Kemalist bayram günününde, Kemalizmin devlet ve kapitalist tekeller tarafından dört koldan yapılan propagandasını "yetersiz" bularak onunla yarışan kendi militan Kemalizm propagandası kampanyaları için bütün olanaklarıyla seferber oluyorlar. Buna karşı gerçek komünistler ve bütün sınıf ve tarih bilinçli güçler de, aynı günleri, resmi burjuva devlet ideolojisi olarak Kemalizmin sınıf temellerini, oportünist "sosyalist"lerimizin özellikle idealize ettikleri, burjuva cumhuriyetin bir tür "asr-ı saadet"i olarak gördükleri Kemalist tek parti diktatörlüğü döneminin işçi ve emekçi sınıflar ve ezilen halklar açısından gerçekte ne anlama geldiğini, günümüzün burjuva hükümetlerinin gericiliğiyle Kemalist tek parti döneminin işçi, emekçi, ezilen halk düşmanlığı arasındaki tarihsel sürekliliği vb. gerçekleri bıkıp usanmadan anlatmak için bir fırsat olarak görmeliler. Ülkemizde oportünist akımların devrimci güçlerden çok daha örgütlü oldukları, burjuvazi tarafından da açık veya örtülü binbir şekilde desteklendikleri ve bunun sonucunda devrimci güçlere göre çok daha geniş olanaklara sahip oldukları göz önünde bulundurularak, Kemalist ideolojiyle temel olarak sınıf ve tarih bilinçli bir temelde mücadele etmeyi görev olarak gören bütün güçler -aralarındaki nüansları koruyarak da olsa- resmi burjuva devlet ideolojisine ve onun sözümona "sol"dan tamamlayıcılarına karşı bu tür bir "karşı kampanya" için güçlerini birleştirmekten, ortak kampanyalar, forumlar örgütlemekten, ortak yayınlar yapmaktan vb. asla geri durmamalıdır. Bu mücadele özünde öteden beri  işçi sınıfının ve emekçi kitlelerin bilincini bulandırmak ve karartmak isteyenlerle, tam tersine bu bilinci geliştirmek ve devrimcileştirmek isteyenler arasındaki mücadeledir. 

İşçi Sınıfın Kurtuluşu

1 Ağustos 2023 Salı

"Solcu" iktisatçı Mustafa Sönmez işçilere karşı



"Solcu" ve "emek dostu" kimliğiyle tanınan iktisatçı Mustafa Sönmez ne yazık ki son günlerde yoksulluk sınırının üzerinde ücret talep eden İzmir Belediyesi işçilerine karşı "işçiler 40 bin tl istiyor" diye yalan kampanyası yürütüyor ve grev kırıcılık yapıyor. Öte yandan açlık sınırı şu kadar oldu, yoksulluk sınırı bu kadar oldu, TÜİK rakamları çarpıtarak çalışanların parasını çalıyor diyor. Yoksulluk sınırı Türk-İş'in hesabına göre 37 bin tl'yi aşmış, İzmir'in de içinde olduğu büyük metropollerde 40 bin tl'nin de üzerinde. Bu durumda sendika 40 bin tl de istese haklı bir talep olurdu. Solcu, emekten yana vb. iddialarında samimi olan bir iktisatçının yapacağı basınç İzmir belediyesi işçileri neden bu kadar yüksek maaş talep ediyor (yüksek denilen maaş yoksulluk sınırının çok altındaydı ve sendika bunun çok daha altına razı oldu) şeklinde değil, Türk-İş de DİSK de kendi açıkladıkları yoksulluk sınırı rakamlarına uygun taleplerde bulunmalıdır, örgütlü oldukları hiçbir yerde yoksulluk sınırının altında bir ücrete razı olmamalıdır, "tek bekar işçi", "hane başına iki çalışan" vb. 12 Eylül zihniyetli hesapları bir yana bırakmalıdır, işçilerin en ağır koşullarda çalıştığı, sıcaktan bile hemen her gün bir işçinin öldüğü (bu arada Tunç Soyer bu sıcakta belediye işçilerine asfalt döktürmekle övünen videolar yayınlıyor) koşullarda yoksulluk sınırının altında bir talepte bulunmak insan haklarına aykırıdır vb. şeklinde olmalıydı. Ülkede yeterince işçi düşmanı patron örgütü yokmuş gibi CHP'li belediyelerin "Sosyal Demokrat İşveren Sendikası" adı altında bir patron örgütü (başında da Tunç Soyer bulunuyor) kurmasını eleştirmeliydi. Mustafa Sönmez grev kırıcılık yaparak belediyelerden alacağı kitap yazma siparişlerini, belediye fonlarıyla yapılacak tv programlarını vb. garanti altına almaya çalışıyor. Lenin "işçi hareketinin oportünist kanadına mensup satın alınmış militanların ve aydınların burjuvalardan daha iyi burjuvaziyi savundukları kanıtlanmıştır." diye boşuna yazmamış.


İşçi Sınıfının Kurtuluşu

7 Haziran 2023 Çarşamba

Türk burjuva (ve küçük-burjuva) ideolojisinin temel bir dogması: halk kafasızdır. (Hikmet Kıvılcımlı'dan)

"... Burnunun ucunu göremeyen burjuva ve küçükburjuva aydınlığının bir inancı daha var: O, burjuva terörüyle susturulmuş ve kırtasiyeci burjuva devlet cenderesiyle bezdirilmiş ve sindirilmiş olan halkın, yani (İşçi + Köylü)nün cahil, siyasetten anlamaz, kafasız ve ilh. olduğuna oldukça inanmış görünür. Onun için burjuvazinin "lisan-ı hâl" ile: "Ne yapalım, bu cahil, kafasız halktan da memleket işleri hakkında fikir soramayız ya!" tarzındaki küstah demagojisine bayılır. Ve Mülkiye memuru, Eğitim Müdürü ve Şeyh efendilerinin "aydın"lığına, kafalılığına pek güvenir. 

25 Mayıs 2023 Perşembe

Sigorta şirketlerinin halk isyanları nedeniyle ödediği tazminatlar terörizm gerekçesiyle ödedikleri tazminatları solladı

Marx’ın da belirttiği gibi sigorta şirketleri kendi çıkarları gereği bazı olguları nesnel ve gerçekçi bir biçimde yorumlamak zorundadırlar. Aşağıda emperyalist burjuva çevrelerin görüşlerini yansıtan Financial Times gazetesinde yayınlanan bir makalenin özet çevirisini sunuyoruz. Bu makalede, sigorta şirketlerinin son yıllarda halk isyanlarının sayısının arttığını saptadıkları ve gelecekte daha da artacağını öngördükleri ortaya konulmaktadır. - İSK. 

...

Halk isyanları 2015 yılından bu yana sigortacılara 10 milyar dolardan daha fazlasına mal oldu. Bu rakam, sigortacıların aynı dönemde terörizm nedeniyle ödedikleri yaklaşık 1 milyar dolardan çok daha fazla. Bu durum sigorta şirketlerini endişelendiriyor ve primlerin yükselmesine sebep oluyor.

24 Mayıs 2023 Çarşamba

Burjuva muhalefetin hezimetine de, zaferine de ortak olmayalım!



Milletvekili seçimleri ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin birinci turu her zaman olduğu gibi burjuva ittifaklar arasındaki ve bizzat her bir ittifakın içindeki bitmez tükenmez kirli pazarlıklar, şantajlar, kasetler, montajlar, oy çalma iddiaları ve ilkesiz taraf değiştirmeler vb. ile, kısacası burjuva seçimlerinin olmazsa olmaz bütün pislikleriyle geride kaldı. Beklendiği gibi Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 2. turuna da aynı çizgide gidiliyor.

20 Mayıs 2023 Cumartesi

Ukraynalılar cephede ölürken finans kuruluşları onların tarım arazilerine el koyuyor

Colin Todhunter, off-guardian.org

Ukraynalılar savaşta hayatlarını kaybederken, finans kuruluşları tarım arazilerinin, oligarkların ve Batılı finansörlerin eline geçmesini sinsice destekliyor.

… Farklı kaynaklara göre, Rusya ile çatışma sırasında 100.000 ila 300.000  (muhtemelen daha da fazla) Ukrayna askeri öldü. Tabii ki bu sayıya sivil kayıpları dahil değil.

Ancak bu makalenin konusu bu değil. Bu konuda başka yerlerde çok şey yazıldı. 

Ukraynalılar uluslarını, topraklarını koruduklarına inanarak öldüler. Bu topraklar dünyanın en verimli toprakları arasında yer alıyor.

Ukrayna Ulusal Bilimler Akademisi'nden Profesör Olena Borodina şöyle diyor:

“Bugün, kırsal kesimdeki binlerce erkek ve kadın çiftçi, savaşıyor ve ölüyor. Onlar her şeylerini kaybettiler. Arazilerin alımı ve satımı giderek daha fazla serbestleştirilmektedir ve bu satışların reklamı yapılmaktadır. Ukraynalılar toprakları uğruna canlarını verdiler ama bu durum onların toprakları üzerindeki haklarını gerçekten tehdit ediyor.”