Pek çok kişi HDP eşbaşkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli'nin, Kürdistan'ın sömürgeciliğe başkaldıran her noktasında "taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmama" doktrinin yaratıcısı ve fiili hükümet ortağı olarak en militan uygulayıcısı Bahçeli faşistiyle tokalaşıp ona "geçmiş olsun dilekleri"ni iletmelerine -kesinlikle haklı olarak- tepki gösteriyor.
Ancak balık hafızalı bazı dostlarımıza şunu hatırlatalım: Selahattin Demirtaş da Erdoğan önünde ayağa kalkmış ve alkışlamıştı. Niye yaptın diye sorulunca da -en son üniversite veya lise döneminde okuduğu Marksist kitaplardan burjuva seçimlerin halkın gerçek iradesini yansıtmadığını, esas olarak burjuvazinin halkın önüne koyduğu seçenekler arasında bir seçim olduğunu öğrenememiş olacak ki- “Yüzde 52 oy almış birinin yemin töreninde, o iradenin alkışlanması gerekiyordu. O’na oy verenler geri zekalı ya da hırsız değil halktır. Halkın ayakta alkışlanması gerekir.” diye cevap vermişti. O zamanlar "çözüm süreci" adı altındaki sahte reform süreci aldatmacası bütün hızıyla devam ediyordu ve bu süreç bazılarının gözünü öylesine büyülemişti ki Demirtaş gibiler Gezi Direnişi'nde bile "hükümete karşı darbe" girişimini görebiliyordu. Bugün Buldan ve Temelli'ye ateş püskürenlerin pek çoğu o gün Buldan ve Temelli'ninkilerden hiç de geri kalmayan Demirtaş'ın bu zırvalarını birbirinden "bilimsel" gerekçelerle cahıraş şekilde tevil etmeye çalışıyorlardı.
Liberal baylar ve bayanlar gericilere ve faşistlere diplomatik davranırlarsa onların da kendilerine daha insaflı davranacağı türünden hayallerden asla vazgeçemezler. Hiç bir acı ders de onları bu darkafalı hayallerinden vazgeçiremez. Kısacası, "radikal demokrasi" patentli liberalizm cephesinde değişen hiç bir şey yok...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder