"... emperyalizm ekonomisini cumhuriyetle nasıl "bağdaştırıyor"?
... burada Engels'in şu sözlerini anımsatıyoruz. Söz konusu olan demokratik cumhuriyettir. Sorun şu: Bu hükümet biçimi altında zenginlik hüküm sürebilir mi? Yani tam da ekonomi ile politikanın "çatışkısı" sorunu.
Engels yanıtlıyor: "...demokratik cumhuriyet artık" (yurttaşlar arasındaki) "servet farklılıkları diye bir şey bilmez. Demokratik cumhuriyette zenginlik iktidarını dolaylı ama o kadar emin sürdürür. Bir yandan memurların doğrudan satın alınması biçiminde, bunun klasik örneği Amerika'dır, diğer yandan hükümet ve borsanın ittifakı biçiminde..."
... Demokratik cumhuriyet kapitalizmle "mantıki" olarak çelişir, çünkü zenginlerle yoksulları "resmen" eşit kılar. Bu, ekonomik altyapıyla politik üstyapı arasındaki bir çelişkidir. Cumhuriyet emperyalizmle de aynı çelişki içindedir; serbest rekabetin yerini tekelin almasının çeşitli politik özgürlüklerin gerçekleştirilmesini daha da "zorlaştırması"yla daha da derinleşen ve çoğalan bir çelişki.
Peki, kapitalizmle demokrasi nasıl bağdaşır? Sermayenin mutlak gücü "dolaylı" gerçekleştirilerek! Bunun için iki iktisadi araç vardır: 1) doğrudan satın alma; 2) Hükümet ile borsanın ittifakı. (Bizim tezlerimizde bu, burjuva toplum düzeninde mali sermayenin "herhangi bir hükümeti ve onun memurlarını kolayca satın alabileceği" sözleriyle dile getirilmiştir.)
Meta üretiminin, burjuvazinin ve paranın egemenliği koşullarında satın alma (doğrudan ve borsa aracılığıyla) her türlü hükümet biçimi altında, her türlü demokrasi altında "gerçekleştirilebilir".
Kapitalizmin yerini emperyalizmin, yani tekel öncesi kapitalizmin yerini tekelci kapitalizmin almasıyla ele aldığımız sorun açısından değişen nedir?
Sadece, borsanın iktidarının daha da büyümesi! Çünkü mali sermaye, banka sermayesiyle kaynaşmış olan, tekele gelişmiş büyük sanayi sermayesidir. Büyük bankalar borsayı yutarak onunla kaynaşıyorlar. (Emperyalizm üzerine literatürde borsanın azalan öneminden sözedilir, fakat sadece, bizzat her büyük bankanın bir borsa olması anlamında.)"
(Lenin, Marksizmin Bir Karikatürü ve "Emperyalist Ekonomizm" Üzerine, Ulusal ve Sömürgesel Ulusal Sorun Üzerine derlemesi içinde, s. 428.)
Aşağıdaki güncel haber, Lenin'in bu söylediğinin mükemmel bir örneğini veriyor ve parlamento üyelerinin ve memurların "borsa yoluyla satın alınması"nın günümüzde hangi boyutlara ulaştığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor:
"ABD’de milyoner vekiller ‘%99’u çileden çıkarttı
ABD’de Kongre üyelerinin halktan 9 kat daha zengin olduğu ortaya çıktı. Vekillerin önceden elde ettikleri gizli bilgileri borsada kazanç sağlamak için kullandığı düşünülüyor
ABD’de milyoner vekiller ‘%99’u çileden çıkarttı
ABD’de sıradan aileler krizle boğuşurken politikacıların her geçen gün zenginleşmesi halkı çileden çıkardı. Ülkede üç ayı aşkın süredir ‘yüzde 99’ zenginlere karşı mücadele verirken yayınlanan bir araştırma günün konusu oldu. Michigan Üniversitesi Gelir Dinamikleri Panel Araştırması’nda Kongre üyelerinin ortalama servetinin sıradan Amerikalıların 9 katı olduğu ortaya çıktı. Buna göre ABD’de ortalama bir ailenin toplam varlıkları 100 bin dolarda kalırken Senato ve Temsilciler Meclisi üyelerininkinin 913 bin dolar olduğu ortaya çıktı.
En zenginin 700 milyonu var
Üstelik politikacıların geliri artarken sıradan vatandaşınki azalıyor. Temsilciler Meclisi’nde ortalama zenginlik 1984’te 280 bin dolarken 2009’da 725 bin dolara çıktı. Aynı dönemde Amerikan hanelerinin varlığı 20 bin 600 dolardan 20 bin 500 dolara düştü. ABD Kongresi’nin en zengin üyesi Darrell Issa’nın otomobil alarm sistemleri satan şirketi sayesinde kazandığı servetinin 700 milyon doları bulduğu tahmin ediliyor.
Seçimi zenginler kazanıyor
ABD’de siyasi mekanizmada yükselenlerin genellikle zengin kişiler olduğu biliniyor. Zira son 30 yılda 10 kat daha pahalı hale gelen seçim kampanyalarının altından yalnızca zenginler kalkabiliyor. Ancak asıl tartışma yaratan siyasilerin politik kariyerleri sırasında bu serveti nasıl kullandıkları... Georgia State Üniversitesi’nde milletvekillerinin borsa yatırımlarını inceleyen Alan Ziobrowski “Poitikacıların sıradan halktan zengin olmasının birçok nedeni olduğuna eminim. Ancak borsadan kazandıkları parayı incelediğinizde durum gayet açık” dedi. Ziobrowski Kongre’nin ana görevinin farklı endüstrileri kontrol altında tutmak, vergileri ayarlamak ve federal bütçeyi düzenlemek olduğunu hatırlatarak “Bunların her birinin borsa üzerinde derin etkileri var. Kongre üyeleri bunlarla ilgili önceden bilgi sahibi oluyor. Bu da kolayca avantaj sağlamalarının yolunu açıyor” dedi. Ziobrowski “Asıl soru şu: politikacılar bu konularda oy kullanırken seçmenlerini mi yoksa kendi yatırımlarını mı düşünüyor” yorumunu yaptı. Kongre üyelerinin net varlığı 2004-2010 yılları arasında yüzde 15 artarken, ülkedeki yüzde 10’luk zengin kesimin gelirleri sabit kaldı."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder