Herkes "bir daha aynı şeyleri yaşamamak" istiyor ama pekala bir sonraki büyük depremde de birebir aynı manzaraların hatta daha kötülerinin yaşanabileceğini de adı gibi biliyor. Bir daha aynı şeyi yaşamamanın tek yolu vardır, o da proleter devrimdir. Şu anda acil bir önlem olarak ülkenin yönetimini madencilere, işçilere ve tabandan yardımı örgütleyen devrimci ve demokratik kurumlara verin, depremin yaralarını sarmak için mümkün olan en iyi örgütlenmeyi en kısa zamanda kuracaklardır. Ama mevcut Taliban-Nazi koalisyonu değil de, isterse mümkün olan en insaflı, en izan sahibi bir burjuva hükümet başta olsun, halkın her çabası kapitalizm tarafından bin bir şekilde (doymak bilmez kâr hırsıyla, şovenizmle, kapitalistlerin iktidarlarını kaybetme korkularıyla vb.) sabote edilmeye devam edecektir. Ve ister bir yıl sonra, ister on yıl sonra olsun diğer yerlerde yaşanacak büyükçe her depremde, üç aşağı beş yukarı aynı korkunç ve dayanılmaz şekilde acı manzaralar yaşanacaktır.
Tabii ki depremden sonraki yardımın örgütlenmesi çok önemlidir ama daha önemli olan insanlar kitlesel olarak katledilmeden önlem almaktır, bunda da en belirleyici olan şey hangi hükümetin değil hangi sınıfın iktidarda olduğudur. İşçilerin bu olaya (hükümetin engellemediği kadarıyla) nasıl fedakarca, zenginlerin yaptığı gibi görüntüyü kurtarmak ve reklam yapmak için servetlerinin binde birini veya milyonda birini bağışlayarak değil, kendi çocuklarının boğazından kısmak pahasına dişlerinden tırnağından arttırdıklarıyla, daha ötesi yeri geldiğinde kendi canlarını hiçe sayarak müdahale ettiğine bakan ve bunu burjuvazinin bin bir çeşit ikiyüzlülüğüyle ve bencilliğiyle karşılaştıran biraz akıl sahibi herkes bunu kolayca görebilir.
Başka bir anne-babanın çocuğunu kurtarmak için ya da onu anasız-babasız bırakmamak için kendi çocuğunu annesiz ya da babasız bırakmayı ancak işçiler göze alabilir. Bu bir aptallık veya mantıksızlık değildir. Milyonlarca yıllık evrimin insanın genlerine işlediği türün kurtarılması için bireyin feda edilmesi duygusudur. Ancak başkalarının sırtından, onların acıları pahasına yaşayan parazit sınıflarda kritik durumlarda insanlığın kaderinin bağlı olduğu bu duygu ve bu cesaret yok olur. Yine de onlar kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için kitlelerin içindeki bu duyguya bel bağlarlar, örneğin kendi çıkarları ve işçilerin zararına yürüttükleri savaşlarda onları "bütün ulusu, cephe gerisindeki milyonlarca kadını ve çocuğu düşmana karşı korumak için kendini feda etme" düşüncesiyle harekete geçirirler.
Çok övülen Japonya'daki tekellerin ve onlara hizmet eden hükümetin korkunç ihmalleri sonucu gerçekleşen Fukuşima felaketinde işçiler radyasyondan kısa sürede ölebileceklerini bile bile reaktörün çekirdeğine girip soğutma çalışması yapmasalar sayısız insan ölebilir ve felaketten bütün dünya etkilenebilirdi. O yüzden her akıl sahibi insan şunu anlamalıdır ki, insanlığı kurtarabilecek olan tek güç işçi sınıfıdır, yani, proleter devrimidir, işçi sınıfı iktidarıdır, işçi sınıfının düzeni olan komünizmdir. Komünist devrim nüfusun çoğunluğunu oluşturan milyonlarca işçi ve emekçi için bir "seçenek" değil, kendilerinin ve çocuklarının yaşam güvencesini kazanmaları için en yakıcı bir zorunluluktur.
İşçi Sınıfının Kurtuluşu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder