Azılı işçi düşmanı Refik Baydur'un (TİSK'in) ve reformist “işçi partisi”nin özlediği (Alman usulü) ücret ve toplu sözleşme düzeni
Türkiye'deki patron örgütleri içinde en açık sözlü işçi düşmanı ve özellikle işçi ücretleri konusunda domuzuna tutucu olan örgüt Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK)'dur. Bu sendikanın on yıllarca başkanlığını yapan Refik Baydur 1989 Bahar Eylemleri döneminde yaptığı bir açıklamada TİSK üyesi patronların özlediği ücret düzenini şöyle ortaya koyuyor (Hacay Yılmaz'ın İşçi Sınıfı Eylemlerinin Meşruluğu kitabından):
"... Durumu Türkiye kapitalizmi açısından en açık biçimde TİSK -Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu- başkanı Refik Baydur ifade ediyor. 15 Mart 1990 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Hakan Kara imzalı, İzmir çıkışlı haberi olduğu gibi veriyorum:
"Türkiye İşveren Sendikası Konfederasyonu -TİSK- Başkanı Refik Baydur, Türkiye'de son dönemde giderek yoğunlaşan işçi eylemlerine dikkat çekerek 'işçiler eylemlerden sonra bir şeyler almanın verdiği hazla sendikaları solladılar. Sendikalar bugün trafik memurluğu yapmaktadır' dedi. Baydur, işçi kanadı liderlerine 'enflasyonun hesabından toplu sözleşme sistemine kadar her şeyi yeniden görüşebiliriz' çağrısını yaptı. Baydur ayrıca yeni sözleşme sistemleri üzerinde tartışılması gerekliliğini de dile getirdi.
"Türkiye'de son dönemde giderek yoğunlaşan işçi eylemlerinin '1987 ve 1988 yıllarında yapılan yanlışlardan' kaynaklandığını vurgulayan TİSK Başkanı Refik Baydur, Cumhuriyetin sorularını yanıtlarken; 'Bu tarihlerde eyleme taviz verilmiştir. Ara zamlar yapılmıştır. Toplu sözleşme masalarında günün şartlarına göre problemlerini çözmek için yöntemler düşünülmemiştir. Bunda işçi kanadının da günahı vardır. İşveren kanadının da hükümetin de' dedi. İşçilerin eylemden sonra bir şeyler alabilmenin verdiği hazla sendikalarını solladığını, giderek sokakta çözüm aramaya başladığını vurgulayan Refik Baydur şunları söyledi:
'Bunlar olumsuz gelişmelerdir. Bu gelişmeler diyaloğu koparmaktır. Toplu sözleşme düzenini rencide etmekte, dejenere etmektedir. Bu gelişmenin düzlüğe çıkması, içinde işçi-işveren kanatlarının bir araya gelip işçinin ve işletmenin beraber yaşaması şartlarını beraberce düşünmelidirler'. Baydur işverenlere, 'toplu sözleşmede hesabınızı iyi yapın. Vereceğiniz rakamlar grevlerle bile değişmeyecek rakamlar olsun. Bu hesaplar bakkal hesabı, Mahmut paşa pazarlığı olmamalı' uyarısında bulundu. Baydur, işçi kanadı liderlerine de 'enflasyonun hesabından toplu sözleşme sistemine kadar her şeyi yeniden görüşebiliriz' çağrısını yaptı ve dünyada bu konudaki son gelişmelere dikkat çekerek şu görüşleri dile getirdi:
'Dünyada işkolu sözleşmeleri yavaş yavaş yeni kişisel, maddi imkanlara doğru terk ediyor. Bu bir yeniliktir. örneğin Almanya'da artık tek bir ücretle bütün Alman işçisi bağlanmıyor. Tabanlar tesbit ediliyor, işletmelerin iş kollarının' verimliliğine göre ferdi kazanç imkanları düşünülüyor. Bu yeni yöntemleri düşünmeliyiz. İsveç bile eski sistemden vazgeçmek üzere." (Hacay Yılmaz, İşçi Sınıfı Eylemlerinin Meşruluğu, Koral Yay., 1990, s. 61-63)
Bu açıklamaları aktaran işçi hareketinin emektar isimlerinden Hacay Yılmaz, Refik Baydur'un yaptığı ücret ve toplu sözleşme önerisini - bizce de gayet doğru olarak - şu şekilde değerlendiriyor:
"... Refik Baydur'un 'dünyada işkolu sözleşmelerinden, yavaş yavaş yeni kişisel maddi imkanlara doğru terk ediyor' tespiti ve konuda Türkiye kapitalistlerine hazırlanma çağrısı, uzun vadede işçi sınıfının örgütlenmesini parçalamak ve engellemek planı olarak değerlendirilmelidir. Sınıfı kendi içinden vurarak, sınıf içinde imtiyazlı kesimler yaratmaktır. Bu da, sınıfı güçlü çıkışlarını engellemeye ve kapitalizme entegre etmeye yöneliktir. Ancak, bu politikanın yaşama şansının ne kadar olacağı, işçi sınıfı devrimcilerinin çalışmalarına ve Türkiye ekonomisinin dayanma gücüne bağlı olacaktır. Bu anlamda kolay olmayacaktır. Yaşama şansı yoktur. Ancak, devrimci politikalarımızı yaparken, böylesi bir ihtimali gözden kaçırmamalıyız." (a.g.e. s. 63)
2021 yılında “Türkiye İşçi Partisi” (TİP) de asgari ücret tartışmaları bağlamında asgari ücretin ortalama ücret haline gelmesine karşı çözüm olarak çalışanların kıdemlerine, yaşlarına, eğitim durumlarına, kalifikasyonlarına, yaşadıkları şehire, vb. göre ücretlerinin mümkün olduğu kadar farklılaştırılmasını ve kademelendirilmesini içeren bir rapor hazırlamıştır (bkz. TİP Emek Bürosunun Asgari Ücret Raporu, 2021). TİP "uzman"larına göre böylece asgari ücret ortalama ücret olmaktan çıkacak, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi çalışanların küçük bir bölümünün geçici bir süre için aldığı bir ücret olacak ve ortalama ücret asgari ücretin üstünde olacaktır (temel şiarları: “Asgari Ücret Alan Sayısı Asgari Olmalıdır” şeklindedir). İşçilerin - en önemsiz olanlar da dahil - kişisel farklılıklarına göre çok sayıda farklı ücret kategorilerine bölünmesinin kapitalistler tarafından işçilere karşı son derece etkili bir silah olarak kullanıldığı her sosyalistin bildiği bir şeydir ya da en azından öyle olmalıdır. Ama TİP'li reformist "uzman"ların bundan haberi yokmuş gibi görünüyor...
İşçi Sınıfının Kurtuluşu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder